Yüz yıllık tarihi seyri içinde Ahrar'dan başlayıp Gültekin Uysal’a kadar uzanan
siyasî çizginin adı "hürriyetçi demokrat" çizgidir.
Bu siyasî çizgi, şartlara bağlı olarak bazan perdelenerek gizlenmiş, bazan kopma noktasına gelecek kadar zayıflamış, bazan da tek başına iktidar olacak kadar kuvvetlenmiş.
Emirdağ Lâhikası'ndaki bir mektupta ifade edildiği gibi, komitacı İttihatçılar tarafından "Eskiden nasıl Ahrarlar iki defa (1909 ve 1913) başa geçtiği halde, az bir zamanda onları devirdiler. onların müttefiki olan İttihad-ı Muhammedî (asm) efradının çoklarını astılar ve 'Ahrar' denilen Demokratları kendilerinden daha dinsiz göstermeye çalıştılar" ise, benzer dehşetli hadiselerin Cumhuriyet döneminde de Demokratların başına getirilmek istendiği kat'îdir. (Age, s. 271)
Sayfa numarasını verdiğimiz bu mektupta, yaşanan ve yaşanması muhtemel olan hadiseler hakkında son derece ibretli ve çarpıcı tahliller yapılıyor, hatta gizli birtakım münasebetlerin kordinatları veriliyor. Meselâ, bir kısmını şu şekilde sıralayabiliriz:
1) İttihatçılar, iki defa darbe yaparak Ahrar'ı iktidardan düşürdüğü gibi, Halkçıların da, ne yapıp edip Demokratları iktidardan düşürmek için benzer arayışlara girdiği kat'iyyen anlaşılmış durumda.
2) İttihatçılar, Ahrar'ı kendilerinden daha dinsiz göstermeye çalıştıkları gibi, Halkçılar da Demokratlar için benzeri bir plan hazırlayacaklar ve dindar halkı Demokratlardan soğutmaya çalışacaklar. (Meselâ, Zübeyir Gündüzalp'in tâbiriyle, "Halkçıların dindarları" eliyle bir parti kurdurup, demokratların oyunu bölmek, dolayısıyla tek başına iktidar yolunu kapatmak gibi...)
3) Normalde, Nurcular hangi tarafa meyletse, ulemâ dahi ona taraftar olur. Halkçılar ise, bu planı da bozmaya ve meselâ ulemânın resmî bir kısmını yanlarına alıp Demokratlara karşı sevk etmeye ve Demokratın tarafında, onlara mukabil gelecek Nur Talebelerini ezmeye çalışacaklar. Tâ ki, Nur Talebeleri vasıtasıyla ulemâ Demokrata iltica etmesin.
4) Halkçılar için, Demokratların iktidarı yerine, Demokratların oy potansiyelini bölen ve iktidar şansını elinden alan "dinci görünümlü" hareketin iktidarı daha ehven ve daha avantajlıdır. Zira, onlara her istediğini yaptırabilir.
Aynı mektupta saklı bulunan daha başka noktaları da muhakemenize, ferasetinize havale ediyoruz.
Otuz beş yıllık kesinti
Bu siyasî çizgi, şartlara bağlı olarak bazan perdelenerek gizlenmiş, bazan kopma noktasına gelecek kadar zayıflamış, bazan da tek başına iktidar olacak kadar kuvvetlenmiş.
Emirdağ Lâhikası'ndaki bir mektupta ifade edildiği gibi, komitacı İttihatçılar tarafından "Eskiden nasıl Ahrarlar iki defa (1909 ve 1913) başa geçtiği halde, az bir zamanda onları devirdiler. onların müttefiki olan İttihad-ı Muhammedî (asm) efradının çoklarını astılar ve 'Ahrar' denilen Demokratları kendilerinden daha dinsiz göstermeye çalıştılar" ise, benzer dehşetli hadiselerin Cumhuriyet döneminde de Demokratların başına getirilmek istendiği kat'îdir. (Age, s. 271)
Sayfa numarasını verdiğimiz bu mektupta, yaşanan ve yaşanması muhtemel olan hadiseler hakkında son derece ibretli ve çarpıcı tahliller yapılıyor, hatta gizli birtakım münasebetlerin kordinatları veriliyor. Meselâ, bir kısmını şu şekilde sıralayabiliriz:
1) İttihatçılar, iki defa darbe yaparak Ahrar'ı iktidardan düşürdüğü gibi, Halkçıların da, ne yapıp edip Demokratları iktidardan düşürmek için benzer arayışlara girdiği kat'iyyen anlaşılmış durumda.
2) İttihatçılar, Ahrar'ı kendilerinden daha dinsiz göstermeye çalıştıkları gibi, Halkçılar da Demokratlar için benzeri bir plan hazırlayacaklar ve dindar halkı Demokratlardan soğutmaya çalışacaklar. (Meselâ, Zübeyir Gündüzalp'in tâbiriyle, "Halkçıların dindarları" eliyle bir parti kurdurup, demokratların oyunu bölmek, dolayısıyla tek başına iktidar yolunu kapatmak gibi...)
3) Normalde, Nurcular hangi tarafa meyletse, ulemâ dahi ona taraftar olur. Halkçılar ise, bu planı da bozmaya ve meselâ ulemânın resmî bir kısmını yanlarına alıp Demokratlara karşı sevk etmeye ve Demokratın tarafında, onlara mukabil gelecek Nur Talebelerini ezmeye çalışacaklar. Tâ ki, Nur Talebeleri vasıtasıyla ulemâ Demokrata iltica etmesin.
4) Halkçılar için, Demokratların iktidarı yerine, Demokratların oy potansiyelini bölen ve iktidar şansını elinden alan "dinci görünümlü" hareketin iktidarı daha ehven ve daha avantajlıdır. Zira, onlara her istediğini yaptırabilir.
Aynı mektupta saklı bulunan daha başka noktaları da muhakemenize, ferasetinize havale ediyoruz.
Otuz beş yıllık kesinti
Meşrûtiyet zamanında Prens Sabahaddin Bey ve Mizancı Murat Beyin fikrî
öncülüğünde boy gösteren Ahrar hareketi, 1913 yılındaki kanlı "Bâbıâli
Baskını" ile ikinci büyük darbeyi yedi ve perde altında gizlenerek
varlığını gizlice sürdürmeye çalıştı.
Otuz beş yıllık kesintiden sonra Adnan Menderes liderliğinde yeniden dirilen ve siyaset sahnesine çıkan bu siyasî hareket, Üstad Bediüzzaman ve talebelerinin "nokta-i istinat" olması ve halkın kahir ekseriyetinin de onlara destek vermesiyle, 1950'de tek başına iktidar mevkiine geldi.
Ne yazık ki, bu iktidar devresi ancak on yıl kadar sürebildi. 1960'ta yapılan kanlı bir darbe ile Demokratlar devrildi.
Hürriyetçi demokrasi kesintiye uğradı. Tıpkı, aynı Demokrat kadroların 1971'de muhtıra ve 1980'de ikinci bir darbe ile iktidardan düşürülmesi zamanında olduğu gibi...
Evet, ihtilâlci totaliter kafa, Ahrar–Demokrat kadroların iktidarını istemiyor. Bunun için de, akla gelebilecek her nevî düzenbazlığı sergilemekten geri durmuyor.
İşte bu noktada önem kazanan yegâne husus şu olsa gerektir: Ahrar ve Demokrat'a "nokta-i istinat" olanların, öyle olması gerekenlerin yıkılmaması, sarsılmaması...
Hele hele bugün için, o nokta-i istinat yerinde sağlam durursa, artık aşılmayacak engel kalmayacak demektir.
Zira, aradan geçen yüz yıllık süre içinde, hürriyetçi demokratlık ciddî bir mesafe kat ederken, totaliter kafa ise kuvvetini ve kamuoyu desteğini bir hayli kaybetmiş olmanın sancısıyla kıvranıyor. Ha gayret, yüz yıl önce müjdelenen hürriyet ve meşrûtiyetin "tam cemâli"ni görmeye, sadece bir ramak kaldı.
Otuz beş yıllık kesintiden sonra Adnan Menderes liderliğinde yeniden dirilen ve siyaset sahnesine çıkan bu siyasî hareket, Üstad Bediüzzaman ve talebelerinin "nokta-i istinat" olması ve halkın kahir ekseriyetinin de onlara destek vermesiyle, 1950'de tek başına iktidar mevkiine geldi.
Ne yazık ki, bu iktidar devresi ancak on yıl kadar sürebildi. 1960'ta yapılan kanlı bir darbe ile Demokratlar devrildi.
Hürriyetçi demokrasi kesintiye uğradı. Tıpkı, aynı Demokrat kadroların 1971'de muhtıra ve 1980'de ikinci bir darbe ile iktidardan düşürülmesi zamanında olduğu gibi...
Evet, ihtilâlci totaliter kafa, Ahrar–Demokrat kadroların iktidarını istemiyor. Bunun için de, akla gelebilecek her nevî düzenbazlığı sergilemekten geri durmuyor.
İşte bu noktada önem kazanan yegâne husus şu olsa gerektir: Ahrar ve Demokrat'a "nokta-i istinat" olanların, öyle olması gerekenlerin yıkılmaması, sarsılmaması...
Hele hele bugün için, o nokta-i istinat yerinde sağlam durursa, artık aşılmayacak engel kalmayacak demektir.
Zira, aradan geçen yüz yıllık süre içinde, hürriyetçi demokratlık ciddî bir mesafe kat ederken, totaliter kafa ise kuvvetini ve kamuoyu desteğini bir hayli kaybetmiş olmanın sancısıyla kıvranıyor. Ha gayret, yüz yıl önce müjdelenen hürriyet ve meşrûtiyetin "tam cemâli"ni görmeye, sadece bir ramak kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder