6 Ağustos 2013 Salı

SAİD NURSİ,ŞEYH SAİD VE SAİD MOLLA

                                                 


Said Nursi, Şeyh Said ve Said Molla'nın fikirleri ve yaşantıları birbirine karıştıralacak kadar yakın mı? Bu üç Said'in birbirine sık sık karıştırılması cehalet mi, kasıt mı? Halbuki Said Nursi ve başlattığı hareket hakkında bir şeyler bilmek, bugünü ve geleceği anlamak için mutlaka gerekli. “Said Nursi ile Şeyh Said’i birbirine karıştıran yaygın bir cehalet var. Bu cehalet, uluslararası niteliği olan bilimsel bir toplantıyı sadece küçük bir ayrıntıdan yakalayarak ilgi menziline alıyor. Halbuki Said Nursi ve başlattığı hareket hakkında bir şeyler bilmek, bugünü ve geleceği anlamak için mutlaka gerekli.” Bu ifadeler Prof. Mümtaz’er Türköne’nin Zaman gazetesinin 23.11.2007 tarihli nüshasında yayınlanan “Bediüzzaman Said Nursi” başlıklı yazısında yer almakta.  Prof. Türköne’nin üzerine basarak ifade ettiği “cehalet,” Bediüzzaman Said Nursi’ye bilgisizce ve bilinçsizce muhalefet etmenin ilginç ve ibret verici örneğini ortaya koyuyor. Tabii işin içinde kolaycılık ve “el çabukluğu marifet” anlayışı da var. Böyle bir yaklaşım ise, yine Prof. Türköne’nin de yazısında konu ettiği uluslararası bir sempozyuma, “dünyanın değişik yerlerinden, ağırlıklı olarak Batı dünyasından bilim adamları”nın bir araya geldiği, “ciddi ve önemli konuların” konuşulduğu akademik bir organizasyona karşı kolaylıkla sergilenebiliyor. Üstelik aynı dönemlerde yaşayıp, ülke olarak yaşanan hadiselere birbirine taban tabana zıt tavır ve yaklaşım sergileyen iki isim Bediüzzaman Said Nursi’yi ve Şeyh Said’i aynı kefeye koyarak. Daha da ötesi onları aynı kişiymiş gibi görerek ve göstererek.


Bilinçli bir şekilde karıştırılıyor


Aynı yaklaşım ve art niyetin bir diğer örneğine TBMM çatısı altında da şahit olundu. 18-20 Kasım 2007 tarihlerinde İstanbul Kongre ve Gösteri Merkezi’nde gerçekleştirilen “Adalet: Risale-i Nur’a Göre Daha İyi Bir Dünyanın İnşasında Adaletin Yeri ve Rolü” başlıklı uluslararası sempozyumun sponsorları arasında Türk Hava Yolları (THY) da bulunuyordu. CHP milletvekili Kemal Anadol, Meclis TBMM Başkanlığı’na bir önerge sunmuş, bu önergesinde “Atatürk önderliğinde kurulan THY’nin, 1925’teki Şeyh Said isyanı nedeniyle hakkında soruşturma açılan ve sürgün edilen Said-i Nursi’nin kurucusu olduğu dini cemaatin öğretilerini konu alan toplantıya sponsor olması sizce doğru mudur?” sorusunu yöneltmişti. Bu ifadelerde üç ismin, Atatürk, Şeyh Said ve Said Nursi’nin gayet bilinçli ve özellikle tercih edildiği açıkça görülmekte. Hele Said Nursi’nin böyle bir olayda yer almadığı, hatta engellemek için elinden gelen gayreti sarfettiğinin bilincinde olduğu da kendisini göstermekte. Bu yüzden de böyle bir hareketin mazlumları arasında yer aldığını söylemek yerine, hakkında soruşturma açıldığı ve sürgün edildiği sinsice dile getirilmekte. Aynı programla ilgili sergilenen bilinçli bilgisizlik zincirinin bir başka halkasına daha değinelim. CHP’li Anadol’un soru önergesini 22 Kasım 2007 tarihli nüshasında “THY’den cemate sponsor olur mu?” başlığıyla veren Milliyet gazetesi, okurlarını Bediüzzaman’la ilgili bilgilendirme maksadıyla şu kısa tanıtım yazısını sunmayı ihmal etmemişti: “Said-i Nursi, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi’nde ‘Yapıtlarıyla çağdaş uygarlığın, laikliğin karşısında yer aldı’ diye tanıtılıyor. Atatürk’e deccal diye saldıran Said-i Nursi, radyo, otomobil, elektrik gibi buluşları cin ve meleklerle açıkladı.” Tezat içinde tezat, kasıt içinde kasıt, art niyet içinde art niyet dolu ifadeler, yaklaşımlar ve iftiralar…Kaynak:http://www.moraldergisi.com/makale.php?mid=385


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder