SAİD NURSİ,ŞEYH SAİD VE SAİD MOLLA
Said Nursi, Şeyh Said ve Said Molla'nın fikirleri ve yaşantıları
birbirine karıştıralacak kadar yakın mı? Bu üç Said'in birbirine sık sık
karıştırılması cehalet mi, kasıt mı? Halbuki Said Nursi ve başlattığı hareket
hakkında bir şeyler bilmek, bugünü ve geleceği anlamak için mutlaka gerekli.
“Said Nursi ile Şeyh Said’i birbirine karıştıran yaygın bir cehalet var. Bu
cehalet, uluslararası niteliği olan bilimsel bir toplantıyı sadece küçük bir
ayrıntıdan yakalayarak ilgi menziline alıyor. Halbuki Said Nursi ve başlattığı
hareket hakkında bir şeyler bilmek, bugünü ve geleceği anlamak için mutlaka
gerekli.”
Bu ifadeler Prof. Mümtaz’er Türköne’nin Zaman gazetesinin 23.11.2007 tarihli
nüshasında yayınlanan “Bediüzzaman Said Nursi” başlıklı yazısında yer almakta.
Prof. Türköne’nin üzerine basarak ifade ettiği “cehalet,” Bediüzzaman Said
Nursi’ye bilgisizce ve bilinçsizce muhalefet etmenin ilginç ve ibret verici
örneğini ortaya koyuyor. Tabii işin içinde kolaycılık ve “el çabukluğu marifet”
anlayışı da var. Böyle bir yaklaşım ise, yine Prof. Türköne’nin de yazısında konu
ettiği uluslararası bir sempozyuma, “dünyanın değişik yerlerinden, ağırlıklı
olarak Batı dünyasından bilim adamları”nın bir araya geldiği, “ciddi ve önemli
konuların” konuşulduğu akademik bir organizasyona karşı kolaylıkla
sergilenebiliyor. Üstelik aynı dönemlerde yaşayıp, ülke olarak yaşanan
hadiselere birbirine taban tabana zıt tavır ve yaklaşım sergileyen iki isim
Bediüzzaman Said Nursi’yi ve Şeyh Said’i aynı kefeye koyarak. Daha da ötesi
onları aynı kişiymiş gibi görerek ve göstererek.
Bilinçli bir şekilde karıştırılıyor
Aynı yaklaşım ve art niyetin bir diğer örneğine TBMM çatısı altında da şahit
olundu.
18-20 Kasım 2007 tarihlerinde İstanbul Kongre ve Gösteri Merkezi’nde
gerçekleştirilen “Adalet: Risale-i Nur’a Göre Daha İyi Bir Dünyanın İnşasında
Adaletin Yeri ve Rolü” başlıklı uluslararası sempozyumun sponsorları arasında
Türk Hava Yolları (THY) da bulunuyordu. CHP milletvekili Kemal Anadol, Meclis
TBMM Başkanlığı’na bir önerge sunmuş, bu önergesinde “Atatürk önderliğinde
kurulan THY’nin, 1925’teki Şeyh Said isyanı nedeniyle hakkında soruşturma
açılan ve sürgün edilen Said-i Nursi’nin kurucusu olduğu dini cemaatin
öğretilerini konu alan toplantıya sponsor olması sizce doğru mudur?” sorusunu
yöneltmişti. Bu ifadelerde üç ismin, Atatürk, Şeyh Said ve Said Nursi’nin gayet
bilinçli ve özellikle tercih edildiği açıkça görülmekte. Hele Said Nursi’nin
böyle bir olayda yer almadığı, hatta engellemek için elinden gelen gayreti
sarfettiğinin bilincinde olduğu da kendisini göstermekte. Bu yüzden de böyle bir
hareketin mazlumları arasında yer aldığını söylemek yerine, hakkında soruşturma
açıldığı ve sürgün edildiği sinsice dile getirilmekte.
Aynı programla ilgili sergilenen bilinçli bilgisizlik zincirinin bir başka
halkasına daha değinelim. CHP’li Anadol’un soru önergesini 22 Kasım 2007
tarihli nüshasında “THY’den cemate sponsor olur mu?” başlığıyla veren Milliyet
gazetesi, okurlarını Bediüzzaman’la ilgili bilgilendirme maksadıyla şu kısa
tanıtım yazısını sunmayı ihmal etmemişti:
“Said-i Nursi, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi’nde ‘Yapıtlarıyla çağdaş
uygarlığın, laikliğin karşısında yer aldı’ diye tanıtılıyor. Atatürk’e deccal
diye saldıran Said-i Nursi, radyo, otomobil, elektrik gibi buluşları cin ve
meleklerle açıkladı.”
Tezat içinde tezat, kasıt içinde kasıt, art niyet içinde art niyet dolu
ifadeler, yaklaşımlar ve iftiralar…Kaynak:http://www.moraldergisi.com/makale.php?mid=385
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder